Reklamlar
Tarih

Sultan Vahdettin Hain Midir 2023?

Reklamlar

Son yıllarda en çok tartışılan konulardan biri Sultan Vahdettin hain mi? Atatürk’ü Samsun’a Sultan Vahdettin mi gönderdi? Türkiye Cumhuriyet’i yakın tarihinin en tartışılan konusuna birlikte göz atalım. Önce Sultan Vahdettin’i tanıyalım ve Mustafa Kemal Atatürk ile ilişkisine göz atalım. Sonra birlikte Sultan Vahdettin hain mi sorusunu soralım?

Sultan Vahdettin Kimdir? Sultan Vahdettin Hain Midir?

Osmanlı Devleti’nin 36. ve son padişahıdır. Birinci Dünya Savaşının bitmesine günler kala tahta çıkmıştır. Savaşın başlamasında da, hezimet ile sonuçlanmasında da dahli olmamasına rağmen bütün sorumluluğu üzerine yüklenmiştir.  1 Kasım 1922’de Hilafet ve Saltanat makamının ayrıldığı ve hilafet makamının kaldırıldığı meclis kararının neticesinde 17 Kasım 1922’de İstanbul’dan ayrılmıştır. Önce Malta’ya sonra Mekke’ye 1923 yılında Mekke’nin Suud Krallığına geçme tehlikesi baş gösterince İtalya’ya göç etmiş ve burada 1926 yılında vefat etmiştir. Cenazesi Türkiye hükümeti tarafından kabul edilmemiş ve Şam’da defnedilmiştir.

Sultan Vahdettin’in Mezarı – Suriye Şam

Sultan Vahdettin Hangi Koşullarda Tahta Çıkmıştır?

1909 Yılında darbe ile iktidara gelen İttihat ve Terakki Rejimi 9 yıl süren yönetimi boyunca Osmanlı Devletini tamamen yıkıma götürmüştür. Önce Libya ve Trablus, ardından Balkan savaşları ve nihayetinde Birinci Dünya Savaşına girerek 600 yıllık mirası 9 yılda tüketmiştir. Bu 9 yıllık karanlık dönemde Osmanlı Padişahı Sultan V. Mehmet Reşad, saray içerisinde bir kukla yönetim sergilemiştir. Savaş kararlarında bir dahli ve kabahati yoktur. 73 yaşında vefatı üzerine yerine kardeşi Sultan Vahdeddin geçmiştir. Sultan Vahdeddin Birinci Dünya Savaşının nihayete erdiği ve artık teslim koşullarının görüşülmeye başladığı bir dönemde tahta çıkmıştır.

Saltanat Döneminde İklim Nasıldı?

Ülke, Sultan Abdülhamid’in İttihatçılar tarafından tahtan indirildikten sonra peş peşe kaybedilen savaşların neticesinde Balkanlar ve Kafkasya’dan çok ciddi Türk göçü almıştı. Devlet henüz bunun acısını saramadan kendisini Birinci Dünya Savaşının içinde bulmuştur. Savaş dönemi içerisinde bazı cephelerde büyük zaferler kazanılmış(bkz: Çanakkale Savaşı) (bkz: Kutul Amere Savaşı) olsa da devletin tüm imkanları seferber edilmiş, yetişmiş insan gücü büyük ölçüde kaybedilmiştir. Savaşın kaybedileceği anlaşıldığında da devleti yöneten İttihat ve Terakki partisini lider kadrosu Enver Paşa, Talat Paşa ve Cemal Paşa yurtdışına kaçmışlardır. Savaşın bitmesi ile birlikte düşman birlikleri peş peşe yurdun dört bir yanına asker çıkarmaktaydı. Saltanat makamı artık İngiliz kontrolünde idi. Alınan kararlar ise İngiliz süngüsünün gölgesinde alınmaktaydı.

Mustafa Kemal Paşa  ile Sultan Vahdettin’in ilişkisi Nasıldır?

Mustafa Kemal Paşa ile Sultan Vahdeddin tanışıklığı şehzadelik dönemine denk gelir. Veliaht şehzade Vahdettin, Almanya’ya yaptığı diplomatik ziyarette yanına yaver olarak Mustafa Kemal Paşa verilir. Mustafa Kemal Paşa o dönem Suriye’de Yıldırım Orduları Komutanıyken istifa etmiş ve İstanbul’a dönmüştü. 15 Aralık 1917- 4 Ocak 1918 tarihleri arasında 20 gün süren bu seyahatte Şehzade Vahdettin ile sürekli beraber olmuş ve yakınlık  kurmuştur. Bu yakınlığı Mustafa Kemal Paşa şöyle anlatmaktadır.

Reklamlar

“Tren Trakya topraklarında ilerlerken Vahdettin, Atatürk’ü salona davet eder. Atatürk, anılarında bu buluşmayı şöyle anlatıyor:

Reklamlar

“Doğrusu bu davet beni memnun etti. Yarınki padişahı yakından tetkik etmek fırsatlarından birincisi bahşediliyor demekti. Vahdettin’in salonuna girdiğim vakit kendisini ayakta, bana muntazır (beni bekler) buldum. Oturdu. Bana da oturmak için yer gösterdi. Bu dakikada sarayında ekseriya gözleri kapalı konuşan zatı büsbütün başka bir vaziyette buldum. Bilâkis (tersine) gözlerini çok kuvvetle açmış ve dikkatle bana bakıyordu. Bir nutuk irad eder gibi, şu tarzda beyanatta bulundu

— Afedersiniz Paşa Hazretleri, birkaç dakika evveline kadar kiminle seyahat etmekte olduğumu bana izah etmemişlerdi. Ancak trenin hareketinden sonra aldığım malumat üzerine gıyaben (yüzünü görmeden) çok tanıdığım ve takdir ettiğim bir kumandanla beraber olduğumu anladım. Ben sizi çok iyi bilirim. Arıburnu’nda ve Anafartalar’da yaptığınız bütün icraat, kazandığınız muvaffakiyetler tamamen malumumdur. Siz İstanbul’u ve her şeyi kurtarmış bir kumandansınız, beraber seyahat etmekte olduğum için çok memnun ve müftehirim (seviniyor ve iftihar ediyorum).

Vahdettin bu sözleri çok ağır, fakat muntazam (düzgün) söylüyordu. Hayret ettim, icap ettiği gibi cevaplar verdim; aramızda mükemmel, ciddi ve samimi musahabeler (sohbetler) oldu.”

Bu seyahatten kısa bir süre sonra Mustafa Kemal Paşa böbrek rahatsızlığı nedeniyle tedaviye alınır ancak İstanbul’da tedavi edilemeyeceği görüldüğünde Viyana ve bugün Çekya sınırlarında bulunan Karlovy Vary’de kaplıcalara gönderilir. 4 Ay burada tedavi gördükten sonra yaveri olduğu Şehzade Vahdettin’in padişah olduğunu öğrendiğinde tekrar İstanbul’a döner.

Sultan Vahdettin’in ilk icraatı ise en güvendiği paşasını derhal Suriye Cephesine 7.Ordu komutanı olarak atamak olmuştur. Burada anlattığım bu birkaç anekdot bile Sultan Vahdeddin’in Mustafa Kemal Paşa’ya ne kadar güvendiğini göstermektedir. Bu göreve geldiğinden çok kısa bir süre sonra önce Bulgaristan, sonrasında ise Almanya teslim olmuş ve çaresizce savaşan Osmanlı Devleti de 30 ekimde teslim olmak zorunda kalmıştır. 13 Kasım 1918 tarihinde ise İstanbul’a dönmüştür.

Bu anlattıklarımla aslında Mustafa Kemal Paşa ve Sultan Vahdettin’in ilişkisinin çok yakın olduğunu görüyoruz. İlişkilerinin çok yakın olduğunu gösteren bir başka önemli olay ise Mustafa Kemal Paşa’nın Sultan Vahdettin’in kızı Sabiha Sultan ile evlenmek istemesidir. Ancak bu olay bilinmeyen nedenlerle gerçeklememiştir.

Kurtuluş Savaşının  Başlaması ve  Kurtuluş Savaşının 5 Komutanı

İstanbul’un fiili işgali yaşanırken, devletin 5 önemli generali İstanbul’da aldıkları talimatlarla görev yerlerine gideceklerdi. Bu 5 general de o dönem Mustafa Kemal Paşa’nın Şişli’de bulunan evinde bundan sonra yaşanacak süreçleri görüştüklerini kendilerinin yazdıkları hatıratlardan biliyoruz.

  1. Mustafa Kemal Paşa     : Mayıs 1919 Samsun’a ordu müfettişi olarak görevlendirilmiş
  2. Kazım Karabekir Paşa    : Mayıs 1919Erzurum’a Kolordu komutanı olarak görevlendirilmiştir.
  3. Ali Fuat Cebesoy Paşa   : Mayıs 1919 Ankara’ya Kolordu komutanı olarak görevlendirilmiştir.
  4. Rauf Orbay Paşa            : Mayıs 1919 Kuvayı Milliye komutanı olarak Ege bölgesindeki direnişi organize etmekle görevlendirilmiştir.
  5. Refet Bele Paşa              : Mayıs 1919 Samsun’a  Mustafa Kemal Paşa ile birlikte ordu müfettişi olarak görevlendirilmiştir.

Kurtuluş savaşı bu 5 Osmanlı Paşası çeşitli sebepler Anadolu’ya gönderilmesi fiilen başlamıştır. Bu 5 general Anadolu’ya gönderildikten çok kısa bir süre sonra 22 Haziran 1919 yılında Amasya Genelgesi’ni birlikte imzalayarak Kurtuluş Savaşı’nı resmi olarak başladığını ilan etmişlerdir.  Bu paşaların tamamı daha sonra İzmir Suikasti bahane gösterilerek tutuklanmışlardır.

Burada araya girerek kişisel görüşümü aktarmak istiyorum. Sultan Vahdettin Mustafa Kemal Paşa’yı ve ona yardımcı olacak diğer Osmanlı paşalarını çeşitli görevlerle Anadolu’ya göndermiştir. Anadolu’da başlayacak isyan ve direniş hareketi İtilaf Devletlerini ve özellikle İngiltere’yi baskı altına alacak ve barış görüşmelerinde Misak-ı Milli sınırlarını kabul ettirebileceğini düşünmüştür. Bu strateji, savaşın diğer mağlup ülkelerinden Almanya’da işe yaramış, Almanya anavatanında bir işgal yaşanmadığı gibi Osmanlı anavatanı olan Misak-ı milli sınırlarında da bir toprak kaybı olmayacağı düşünülmüştür.

İngiltere kamuoyu ise dört yıl süren savaş sonumda iyice yıpranmış biran evvel savaşın bitmesini istiyordu. Böl ve yönet stratejisi ile biran evvel Türkiye’yi bir kaç güce bölerek çıkarlarını koruyacak bir anlaşma yapmak istiyordu. Savaşın uzaması onlarında işine gelmiyordu. Hatta bunun en önemli ispatı 1922’de Türk ordusu İzmir’e girip Yunan kuvvetlerini Anadolu’dan temizledikten sonra Çanakkale’ye yönelmiştir. Bu bölgenin tarafsız bölge olmasından dolayı İngiltere, bu olaya çok sert tepki vermiş ve tekrar savaş ilan etmiştir. Ancak, İngiltere’nin kolonileri bu savaşa asker göndermeyeceklerini ilan etmiştir. Bu olay İngiltere’de hükümetin düşmesine, Kanada’nın ise bağımsızlığını kazanmasına sebep olmuştur.

23 Nisan 1920 Ankara’da Meclis’in Açılması

Burada bir konuya açıklık getirmek istiyorum. Ankara’da 23 Nisan 1920’de açılan Meclis aslında Osmanlı Devletinin meclisi ve milletvekilleridir. 1920 yılında yapılan genel seçimlerde seçilen milletvekilleri görev almıştır. Bu meclisin en önemli özelliği barış görüşmelerinde Osmanlı Devleti’nin kabul edeceği asgari sınırları belirleyen Misak-ı Milli belgesinin kabul edilmesidir. Mustafa Kemal Paşa’da bu meclisin Erzurum milletvekilidir.  Ancak İtilaf Devletlerinin 16 Mart 1920’de İstanbul’u resmi olarak işgal etmesinden sonra kapatılmıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın bu meclis üyelerini Ankara’ya davet etmesi ile tekrar Ankara’da açışmıştır. Kısaca, Ankara’da toplanan meclis Osmanlı Mebusan Meclisi dir. Bu tarihe kadar da Padişah ile ya da devletin her hangi bir kademesi ile Mustafa Kemal Paşa’nın bir sorunu yoktur. Bu tarihlerde herkesin tek bir derdi vardır ve o da vatanın kurtarılması ve bağımsızlığıdır.

Mustafa Kemal Paşa Hakkında İdam Kararının Verilmesi

Bu tarihe kadar sözünü burada biraz detaylandırma ihtiyacı hissediyorum. İngilizler, Misak-ı Milli’nin ilan edilmesinden sonra İstanbul’da ki meclisi kapattırıp ve İstanbul’u resmi olarak işgal ettiklerini anlatmıştım. Bu olaydan sonra Osmanlı meclisinin İstanbul’da tekrar açılacağı 23 Nisan 1920’den hemen önce  İstanbul’da Divan-ı Harb mahkemesi kurdururlar ve bu mahkemede tabi ki ilk yargılama Mustafa Kemal Paşa ve diğer silah arkadaşları adına olacaktır.

Bu mahkeme ve bu mahkemenin aldığı/ alacağı kararlarla ilgili olarak Mareşal Fevzi Çakmak Paşa’nın neler söylediğine bakalım. Burada yazacağım tüm cümleler 27 Nisan 1920 tarihli Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığını yaptığı Millet Meclis’inin tutanaklarından alınmıştır. Fevzi Paşa o tarihlerde Osmanlı Devletinin Savaş Bakanlığı görevinde bulunmakta ve Sultan Vahdettin ile görüşüp Ankara’ya gelmiştir. Geldiğinde meclis görüşmesine ara  verilerek tüm millet vekillerin katılımı ile karşılanmıştır.

R E İ S Pş. — Efendim, ruznamei müzakerata geçmezden evvel müsaadenizle bir şey arz etmek istiyorum. Harbiye Nazırı sabıkı Fevzi Paşa Hazretleri aramızdan ve Heyeti İcraiye âzasındandır. Şimdi buraya dâhil olmak üzeredirler. Eğer tensip buyurursanız hem arkadaşımız bulunmalarından, hem de bin türlü mihen ve meşakkat içinde ihtiyarı sefer ettiğinden dolayı Heyeti Aliyeniz tarafından bâzı arkadaşlar kendisini istikbale gitsinler (Heyeti Umumiye muvafıksa halde şimdi müzakereyi bir saat tatil ediyorum, daları). Hepimiz gidelim, istikbalinde buluna­lım ve belki kendisinden de bâzı izahat alırız. O halde şimdi müzakereyi bir saat tatil ediyorum,

Meclis Başkanı Mustafa Kemal Paşa burada sözlerini ara verir ve tüm milletvekilleri ile birlikte Fevzi(Çakmak) Paşa’yı karşılamaya gider. Burada Fevzi Paşanın sözlerine kulak verelim:

Meclis tutanağı
27 Nisan 1920 Meclis tutanağı

Burada ki meclis tutanağına göre ( Orjinal ve metnin tamamı için linke bakabilirsiniz) Fevzi Paşa aynen Mustafa Kemal Paşa ve diğer Osmanlı Paşaları gibi Anadolu’ya gitmeden önce Sultan Vahdettin ile görüşüp onunla fikir alış verişine girdikten sonra Ankara’ya Milli Mücadele’ye katılıyor. Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığını yaptığı Meclis de onun hemen önünde bu olayları anlatıyor ve hiç kimse bu konuda itiraz etmiyor. Sadece bu bile “Sultan Vahdettin Hain mi” sorusuna cevap olabilir diye düşünüyorum.

Burada bazı kişiler “bu olaylardan sonra Mustafa Kemal Paşa hakkında idam fermanı verildi” diyeceklerdir. Hemen aynı tutanağın bir başka sayafasına dönelim. Burada Fevzi Paşa Mustafa Kemal Paşa ve diğer Osmanlı Paşaları verilen fetvanın nasıl İngiliz süngüsü altında alınmış bir belge olduğunu anlatmaktadır. Bu belgenin her hangi bir kıymeti olmadığını söylüyor ve meclisde ki vekillerde bunun her hangi bir kıymetinin olmayacağını söylüyorlar. Belgeli ispatlı bu kanıtlara rağmen hala Sultan Vahdettin’e hain mi sorusunu sormak bile ne kadar gereksiz bir çabadır.

Atatürk Hakkında verilen İdam Fetvası Hakkında Fevzi Paşa’nın Sözleri

Reklamlar

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu